Turkish

Suriye’nin “Çin Rüyası”

Geçtiğimiz günlerde Andrea Ghiselli ve Mohammed Al-Sudairi’nin yayınladıkları makale de, Suriye’nin yeniden yapılanmasını göz önünde bulundurularak Çin ile Suriye hükümetinin, Çin’in rolünü nasıl oynadıklarını karşılaştırarak bu konuya daha ayrıntılı bir bakış açısı sunmuşlardır.

Makale de Çin’in Suriye’deki mevcut rolünün Arap ve İngiliz medyası tarafından abartıldığından bahsetmektedir. Öte yandan Suriye’nin Devlet Başkanı Beşar Esad, 2016 yılında Çin’in bu sürece katılmasında etkili olan diğer faktörleri Rusya ve İran olarak göstermiştir. Suriye’nin Pekin Büyükelçisi Imad Mustapha da, Çin’in Suriye’nin yeniden yapılanmasında en büyük ve en önde gelen oyuncu olacağına söz verdiğini söylemiştir.

Daha geniş bir perspektiften bakarsak Suriye, devlet egemenliği, kendi kaderini belirleme ve ulusal bağımsızlığı savunmak için Amerikan tek taraflığına ortak bir muhalefet ve hegemonyaya yönelik; Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’den oluşan Avrasya çapında bir koalisyonun üyesi olarak kendini tanımlamaktadır. Avrasya çapında yapılan bu koalisyon, bir başka hayali Orta Doğu ittifakının genişletilmiş ve kürelleşmiş bir versiyonu olan “Direnç Ekseni” ni oluşturmaktadır. İran, Suriye, (bazen) Irak, Hamas, Hizbullah, siyasi partiler ve diğer sempatik militan gruplarından oluşan Direnç Ekseni, Suriye anlatımlarında bölgenin geleceğini kontrol altına almak için ABD, İsrail ve Körfez ülkelerinden oluşan Batı yanlısı kampa karşı bir devrimci olarak sunulmaktadır.

Direniş Ekseni” gibi Avrasya genelinde oluşturulan koalisyon öyküleri üç amaca hizmet etmektedir. Birincisi, Suriye’nin uluslararası toplumda tamamen izole edilmediğini ve uluslararası desteğin yetersiz kaldığını göstermektedir. İkincisi, ülkede devam etmekte olan karışıklık; daha az sivil savaş ama daha fazla ABD tarafından yapılan bir jeostratejik saldırı ve Avrasya genelindeki koalisyonun yumuşak karnına karşı müttefikleri olarak açıklanmaktadır. Başka bir ifade ile, Suriye, Amerikan müdahalesini reddeden Batılı olmayan bütün ülkeleri hedef alan “evrensel bir komplo” kurbanıdır. Üçüncüsü, ekonomik rahatlama ve savaş sonrasındaki aşamada normalliğe geri dönüş vaadi sunuyor. Suriye yetkilileri, Batı barbarlığı karşısında kültürel bir partner, teröre karşı savaşta dost bir savaşçı, ABD tarafından uygulanan ekonomik önlemler ve yaptırımlar karşında olan Çin ile ‘sonsuz bir müttefik’ olarak tasvir etme girişimlerinde bulunmuşlardır.

Esad rejiminin sürekli bunları tekrarladığını göz önüne aldığımızda, Çin yetkililerin Çin-Suriye ilişkisinde nasıl önemli bir sözcü haline geldiği şarşırtıcı değildir. Gerçekten de, Suriye’nin Çin’in rolünün önemine vurgu yapma isteği, Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” anlatımını güçledirirken onların kolayca diplomatik puan almasına izin vermektedir. Çünkü aynı zamanda Çin ile işbirliğinin, gelişmekte olan ülkelere ekonomik modernleşme ve sosyal istikrarı sağmada büyük ölçüde yardımcı olabileceğini düşünmektedirler. Buna bir örnek olarak; 2018’de Şam ziyaretine gelen Büyükelçi Feng Biao, Suriyeli yetkilileri Suriye’deki Çin ve uluslararası yatırımları kolaylaştırmak için özel bir organ oluşturmaya çağırdı. Ve geçtiğimiz aylarda Suriye hukümeti, Çinli firmaların ülkeye girmesinin kolaylaştırmaya istekli olduğunu belirtti.

Makalenin yazarlarına göre; Çin, Suriye’nin onlarla ilgilenmesinden daha az Suriye ile ilgilenmektedir. Tabiki, bu Pekin’in 2011’deki iç savaşın başlamasından bu yana Suriye’ye dikkat etmediği anlamına gelmemektedir. Bu doğrultuda, Çin’in Suriye’deki çıkarlarını  3 nedenle açıklayabiliriz. Birincisi, çok kutuplu bir dünya yaratmak için hem Amerika’nın hemde Rusya’nın güçlü katılımı, Orta Doğu’daki ülkeyi oyunun anataşlarından biri haline getirdi. İkincisi, Suriye’deki yaşananların bölgesel güçler arasındaki sürekli değişen güç dengesi ile yakından bağlantılı olmasıdır. Üçüncüsü, Suriye’deki kaosun, terörizmin benzeri görülmemiş bir tehdit seviyesine ulaşması için verimli bir zemin oluşturması ve bu nedenle İslam Devleti olarak adlandırılan, Suriye ve Irak topraklarının büyük bir bölümünde ilkel ve devlet benzeri kurumlar kurmayı başarmasıdır. Bu 3 nedenin aksine, ekonomik açıdan Suriye, asla Çin’in Orta Doğu’ya yönelik bir önceliği olmamıştır.

Çin’in Suriye’deki en önemli üç hareketi, bu genel stratejik ve ekonomik olmayan yorumu doğrulamaktadır. Birincisi, Birleşmiş Milletler’de 3 kere ret oyları varken, Batı ülkeleri tarafından başlatılan diplomatik eylemlerden Suriye hükümetini korumak için 2011 ve 2012 yılları arasında 2 kere oy kullanmamışlardır. İkincisi, Ağustos 2016’da Suriye Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Teğmen General Fahd Jasim el-Furayj ile görüşmek üzere Çinli Tuğamiral Guan Youfei başkanlığındaki üst düzey askeri yetkililerden oluşan bir heyetin düzenlenmesiydi. Guan ayrıca, Rusya’nın Suriye’deki uzlaşma merkezi şefi Korgeneral Sergei Chvarkov ile bir araya gelmiştir. Üçüncüsü, Nisan 2016’da Çin’in Suriye konusunda ilk özel elçisi olarak deneyimli Büyükelçi Xie Xiaoyan’ın atanmasıydı. Bu yaşananların zamanlaması tesadüf değildir. Bir yandan Çin, Libya’da yaşananların tekrarlanmasını önlemek için Rusya ile koordineli hareket ediyordu. Çünkü, Batı’nın Suriye’deki rejim değişikliğine yol açan askeri operasyonları yürütmenin yasal izinini alabilmeleri için BM’yi kullanmasını engellemek istiyordu. Öte yandan, Tuğamiral Guan ve Büyükelçi Xie gibi kişilerin yerleştirilmesi; Şam’ın kontrolü altındaki bölgeyi genişletmek için Esad ordusu tarafından başlatılan büyük bir saldırıya destek veren Rus askerinin, müdahalesinden hemen sonra gerçekleşmiştir.

Birleşmiş Milletler’in Suriye’deki Batılı eylemlerini engelleme konusundaki kararlı ve etkili direncinin ardından Çin’in düşük profilli olduğunu ve BM’nin arabuluculuk yoluyla siyasi bir çözüm çağrısı yapmaya devam ettiğini not etmek önemlidir. Öte yandan Suriye’deki Çin Büyükelçiliği, Çin vatandaşlarını Şam’da güvenlik yetersizliği konusunda defalarca uyarmış ve Temmuz 2018’den başlayarak Suriye’nin diğer bölgelerine gitmelerini yasaklamıştır.

Sonuç olarak, iki tarafın sözleriyle eylemleri arasında önemli bir uyumsuzluk olduğunu görüyoruz. Suriye’nin Çin’in şu anki ve gelecekteki rolünün abartılı anlatımına rağmen, Çin’in Suriye’ye ilgisi, başından beri Çin-Suriye ilişkileri ile ilgisi olmayan faktörlerden kaynaklanmaktadır. Suriye hiçbir zaman yakın bir diplomatik ve ya ekonomik ortak olmamıştır. Bunun yerine, Çin’in Suriye’ye yaklaşımı günümüzde çoğunlukla devam eden savaşı karakterize eden olağanüstü diplomatik özelliklerden kaynaklanmaktadır. Bir Çinli bilginin belirttiği gibi, Çin’in Suriye için en çok tercih ettiği senaryo, ülkeyi pasifleştirmek için iç ve dış aktörler arasında bir düzen sağlamasıdır. Bu nedenle, gelecekte Çin’in düşük profilli kalmaya devam etmesi ve Suriye’de önemli diplomatik veya ekonomik kaynaklara yatırım yapmaktan kaçınması muhtemeldir.

Orjinal Makale

Show More

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button