Opinion

Prof. Dr. Kudret Özersay Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı: “Müzakereler sürse de, çökse de Kıbrıs Türk’ü bölgesel aktör olma özelliği kazanmıştır”

IPE Club’ın “Diyalektik Diyaloglar” başlığı altında ele aldığı “Doğu Akdeniz Enerji Politikaları ve Kıbrıs Sorununa Yansımaları” konulu seminer Girne Üniversitesi GÜDENMER-IPE CLUB işbirliği ile gerçekleştirildi.

Seminere katılan K.K.T.C. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Kudret Özersay’ın “Doğu Akdeniz Enerji Politikaları ve Kıbrıs Sorununa Yansımaları” başlıklı seminerde vurgu yaptığı önemli noktalardan biri;

“Doğu Akdeniz’de sürmekte olan mücadele sadece bir kaynak paylaşımı kavgası değildir. Bu bölgede sürmekte olan mücadelenin çok geniş bir tarihsel derinliği ve buna bağlı olarak jeopolitik ve jeostratejik boyutları vardır. Bu bağlamda sorunu doğru okumak ve Kıbrıs Türkü’nün günümüzdeki ihtiyaçlarının gerektirdiği perspektifi yakalamak önemlidir” cümlesinde ifade edilmiştir. Özersay Doğu Akdeniz’in enerji üzerinden gündeme gelmesinin Kıbrıs Sorununda Kıbrıs Türklerine “Bölgesel aktör olma imkânı” verdiğini ve bunun herkes tarafından çok iyi anlaşılması gerektiğine vurgu yaparken “bu olgu, sadece Kıbrıs müzakereleri sürerken değil müzakereler çöktüğünde de bölgesel aktör olma özelliğimizi sürdürebileceğimiz bir konuma gelmemize de yol açmıştır” dedi.

Dışişleri Bakanı, Kıbrıs Müzakere sürecinde 2011 yılına kadar Türk tarafının Rumların çeşitli girişimleri, Türkleri dışlayan veya yok sayan hamleleri karşısında sadece bunları protesto etmekle yetindiğini, en fazla protesto mektupları gönderdiklerini ve bunun ne yazık ki Rumları hiçbir şekilde durdurmadığını ifade ederken, aynı tutumun Doğu Akdeniz’deki enerji araştırmaları ve sonrasında muhtemel enerjinin çıkarılması için uluslararası şirketlerle ve başka ülkelerle görüşme yapmalarına, çeşitli antlaşmalar imzalamalarına da engel olmadığını belirtti. Bu bağlamda Rumların daha 2001 yılında Mısır’la yaptığı antlaşma ile bölgeyi kendi ihtiyaçlarına ve çıkarlarına göre dizayn etmeye başladığını hatırlamakta fayda vardır.

Ancak yeni gelişmeler sorunlara yeni boyutlar eklerken aynı zamanda bu sorunların çözümüne yönelik ihtiyaçları da değiştirmektedir. İşte Doğu Akdeniz’de bulunan muhtemel enerjinin çıkarılması için Rumların Türkleri hiçbir şekilde sürece müdahil etmeden yaptığı girişimler, verdiği arama izinleri Türklerin de kendi ihtiyaç ve çıkarlarını korumak için kıta sahanlığı konusunda T.C. ile K.K.T.C. arasında bir antlaşma yapmasını gündeme getirmiştir. 2011 yılında T.C. ile K.K.T.C. arasında imzalanan Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Antlaşması dünyaya ve Rumlara “Bundan böyle biz de haklarımızı savunmak, ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla harekete geçmek için çözümü beklemeyeceğiz” mesajını vermiştir.

Bütün bu gelişmelerden sonra “Bugün Kıbrıs sorunu artık sadece devletlerin ve siyasal aktörlerin yer aldığı bir sorun değildir; uluslararası şirketlerin ve bunların yasalarla bağlı oldukları devletlerin de yer aldığı bir noktaya taşınmıştır…” bu bağlamda çözüm için etki edecek yeni faktörler ve bunları devreye sokacak yeni aktörler ortaya çıkmıştır.

51. yılına giren Kıbrıs Müzakerelerinin bir çözüme ulaşması için dünyanın üzerine düşeni yapmıyor olması, yani Rumları çözüme yönelik olarak harekete geçirmek için gerekli araçları kullanmıyor olması Dışişleri Bakanı Özersay’ın dile getirdiği önemli gerçeklerden biri olmuştur. Ancak bundan daha önemli olan Özersay’ın Doğu Akdeniz Enerji Mücadelelerinin açtığı yeni zeminde artık Kıbrıs Türklerinin Rumları çözümü istemek konusunda görüşme süreçlerinden bağımsız olarak zorlayabileceği bir pozisyon kazandığına dair tespitiydi.

Özersay Kıbrıs Türkleri ve Rumlar arasında bölgesel iş birliği mümkün mü sorusunu gündeme getirerek şunları söyledi:

Herhangi bir konuda iş birliğine gitmek için;

-Aktörlerin gerçekten istekli olmasına ve irade ortaya koymalarına ihtiyaç vardır.

-Üzerinde iş birliği yapılacak bir unsurun varlığına ihtiyaç vardır.

-Diyaloğun önünde bir engelin olmamasına ihtiyaç vardır.

Birinci maddede yer alan istek ve irade ortaya konması konusunda gönülsüz olan taraf şartların zorlamasıyla bu rehavetinden çıkabilir. Bu bağlamda Kıbrıs Türkleri ve Rumları arasında iş birliği yapılabilecek alanlar arasında doğalgaz, elektrik, turizm, ulaştırma, insan kaçakçılığının önlenmesi vb. daha birçok konu bulunmaktadır. Özersay bu konuya devamla devreye sokulabilecek pragmatik tedbirlerin varlığından söz etmiş ve onları aşağıdaki şekilde sıralamıştır:

  1. Türkler ve Rumlar arasında çeşitli konularda çalışmalar yürüten teknik komiteler bulunmaktadır. Bu teknik komitelere doğal gazın da eklenmesi.
  2. Doğal gazın çıkarılması sorununu görüşmek ve bir çözüme kavuşturmak için uluslararası bir konferans düzenlenmesi.
  3. Doğal gazın çıkarılması konusunda çalışma yürüten şirketler üzerinden bir iş birliğine gidilmesi.
  4. Sadece bilginin paylaşılması ve konunun farklı boyutlarıyla görüşülmesi için de şirketlerle temasa geçilmesi
  5. Bir şirketin her iki tarafla da antlaşma yapması tarafları şirketler üzerinden iş birliğine götürebilir.

 

Show More

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button