AmericasChinaTurkish

Dört Adımda Çin İçin Daha Akıllı Bir ABD Stratejisi

Michael D. Swaine

Eğer Demokratlar 2020 ABD Başkanlık seçimlerini kazanırlarsa, ABD ve Çin arasındaki karışık ilişkiyi geliştirebilir mi? İşte daha iyi bir yakşalım için bir senaryo.

Trump yönetimi, bir süredir Çin konusunda aşırı sert bir tutum sergilemekte ve Pekin’i, ABD’nin öncülüğünde liberal küresel düzenini altüst eden revisyonist, otoriter bir güç olarak benimsemektedir. Hiç şüphesiz ABD, Çin’in iç baskısına ve yıkıcı uluslararası davranışlarına, daha etkili bir şekilde yanıt vermesi gerekmektedir. Ancak yönetimin basit, düşmanca söylemleri ve politikaları şimdiye kadar çok sınırlı getiriler sağlamıştır. Geçekten de, bazı yönlerden ABD’nin çıkarlarını baltalamışlardır.

Mevcut ABD-Çin politikasının iç ve dış eleştirileri, Washington’un Çin’i kontrol altına almaya veya küresel ekonomiden ayırmaya çalıştığını inkar ederek, son zamanlarda üst düzey ABD yetkililerinin sert söylemlerini yumuşatmaya yönlendirdi. Ancak Trump yönetiminin hâlâ büyük ölçüdeki muhalif yaklaşımı (ki Kongre’de bir çok kişi tarafından desteklenmektedir), politika değişikliğine dair güvenilir sinyaller vermekten çok eleştirmenleri yumuşatmak için tasarlanmış olan bu yeni söylemle çelişmektedir.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’deki başarısızlıkları Demokratik rakiplerine bir fırsat vermelidir. Yine de, Trump’ın yıpratıcı taktikleri hakkında homurdanılmasına rağmen, anlaşılan Demokratik saha (Trump’ın) Çin’i nasıl tasvir ettiğini benimsemiştir.  Amerikan halkı ve ABD dış ortakları daha iyisini: aslında Çin’in ne olduğunu, ilişkinin nerede olduğunu ve nereye gitmesi gerektiğini yansıtan, Pekin ile rekabet ve işbirliğini dengelemenin daha gerçekci ve etkili yolunu hak etmektedirler.

İşte Çin’e daha etkili bir yaklaşım için dört adım.

BİRİNCİSİ, ANA ALAN AVANTAJINI GERİ GETİRMEK

Çin hakkındaki soluğu kesen Amerikan şikayetleri, ABD’nin kaderinin Pekin’e kıyasla Washington’a çok daha fazla bağlı olduğunu gözmekten geliyor. Çin ile baş etmenin en verimli yolu, ABD’nin mevcut güçlü yönlerini ikiye katlamak ve ABD siyasetindeki tıkanıklığı çözmektir. Teknoloji girişimcisi ve başkan adayı olan Andrew Yang’ın dediği gibi, “Yükselen Çin, kendi evinde güçlü olduğumuz sürece ABD için doğrudan bir tehdit değildir.” Benzer şekilde, akranı başkanlık aday adayı olan Pete Buttigieg de “Yapmamız gereken en büyük şey kendi iç rekabet yeteğinimize yatırım yapmak” dedi.

Bunun yerine, Trump servet sahiplerine vergi indirimleriyle ekonomik eşitsizliği kötüleştirip; altyapı, eğitim, Ar-Ge ve iş eğitimini yetersiz finanse etmiştir. Stoklama kaygısı, gelece yönelik geniş tabanlı bir vizyona yatırım yapmanın yerini tutmaz. Böyle bir vizyon, hükümetin Amerikan rekabet gücünün artırılmasında kritik bir rol oynayabileceğini kabul etmelidir.

İKİNCİSİ, ÇETİN AMA AKILLI OLMAK

ABD ayrıca, Çin’in sakıncalı ekonomik tavrını ve insan hakları ihlallerini güçlü ama ölçülü bir biçimde caydırmak zorundadır. Ekonomik cephede, Trump’ın basit tarifeleri Amerikalı üreticilere, tüketicilere ve çiftçilere, Pekin’e baskı yaptıkları kadar ya da daha fazla zarar vermiştir. Dahası, tarifeler Trump’ın iddia ettiği gibi ABD ticaret açığını hiç azaltmadı. Senatör Elizabeth Warren’ın gözlemlediği gibi, “[Trump’ın] . . . Çin’e yönelik ticaret politikaları, Çin’in ekonomik suistimalini hemen hemen hiç durdurmuyor.

Baskıyı artırmak için ABD, kendisini ile hemfikir olan Avrupalı ve Asyalı ortaklarla daha iyi koordine olmalı ve Çin’in ticaret engellerini ve ticari casusluğunu daha etkili bir şekilde gidermelidir. Senatör Chris Coons’un önerdiği gibi “ABD, en gelişmiş ve hasas ABD teknolojilerini, Çin ile ekonomik ve teknolojik bağlantıları tamamen koparmaya çalışarak değil, küçük bir bahçe etrafında yüksek bir çit oluşturarak korumalıdır.”

Bu arada, Çin kendi vatandaşlarını baskı altında tuttuğu zaman, Trump genellikle başka bir yol aramıştır. Pekin’i, eski başkan yardımcısı Joe Biden’e çamur atmak için, davet ederek hukukun üstünlüğünü daha da zayıflattı. Ayrıca, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Başkanı Xi Jinping’i överken yönetiminin Çin’i şeytanlaştırmasına izin vererek kendi hükümetine, Amerikan halkına ve yabancı gözlemcilere kafa karıştırıcı mesajlar göndermiştir.

Washington, sayısız Uygur’a haksız yere hapsedip baskı uygulayan Pekin’i, kendi yasalarını ihlal ettiği için beraberce eleştirip, ortaklarıyla birlikte çalışmalıdır. Hong Kong’da Trump, daha çok demokrasiye  baskı yapmak, ekonomik eşitsizliği ve aşırı polis taktiklerini ele almak için tam temsili bir reform komisyona seslenirken, şiddeti tüm taraflarca kişisel olarak kınamalıdır. Hassas noktaya dokunan Washington, ırk profillerine başvurmadan veya Çinli Amerikalıları ve vatandaşları haksız yere karalamadan, casusluk ve yasadışı etki operasyonlarını dikkatli bir şekilde önleyebilir.

ÜÇÜNCÜSÜ, NEYLE UĞRAŞTIĞINI ANLAMAK: BENZERİ OLMAYAN BİR RAKİP

ABD hiç bir zaman Çin gibi bir rakiple yüzleşmedi. Sovyetler Birliği’nden çok daha fazlası olan Çin, uluslararası düzenin bazı unsurlarını benimserken, diğerlerini kendi çıkarlarına uygun olarak görmezden gelir ya da boşverir. Bu yüzden Washington’un Çin’in öfkeli oteriter rejimine odaklanması, çok daha karmaşık bir hikayenin sadece bir kısmını vurgular. Çin, küresel ekonomiye iyice yerleşmiş bir dişli çarktır. Dünya çapında büyümeye ve istihdama katkıda bulunmuş, küresel altyapıya kapsamlı yatırımlar yapmış ve iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve kitle imha silahlarının yaygınlaşması gibi büyük çapta paylaşılan güvenlik tehditlerinin üstesinden gelmeye yardımcı olmuştur.

Buna ek olarak, Çin, komünizmin boyunduruğundan kurtulmayı arzulayan, inatçı bir Çin kitlesinin basit anlatımına karşı koyan bir çelişkiler ve değişimler ülkesi olmaya devam ediyor. Yaklaşık kırk yıllık reformlar ve daha fazla açıklık, Xi’nin ÇKP’nin politik ve ideolojik kontrollerini güçlendirmek için kullandığı bir bahane olan, Çin toplumu içinde muazzam bir belirsizlik ve istikrarsızlık ortaya çıkardı.

Yine de bu dengesizliğe ve baskıya rağmen milyonlarca sıradan Çinli vatandaşlar, bu dönemde ülkelerinin başarılarından da gurur duyuyor ve ABD’nin Çin’i zayıflatma çabalarına şiddetle karşı çıkıyor. Gerçekten de birçok Çinli, Washington’un Çin’in yanlış davranışını düzeltme çabalarını, ÇKP’yi daha liberal bir yönde ilerlemeye zorlamaktan ziyade genel olarak ülkeyi zayıflatmayı amaçlıyor olarak yorumluyor. Bu gerçeği hesaba katmayan ABD politikaları; boğucu bilgi akışlarının, Batı ile temasın kenetlenmesi ve artan parti kontrollerinin Çin’in üstünlük ve rekabet etme kapasitesine verdiği zararı bilen birçok Çinli’nin etkisini zayıflatacaktır.

Kısacası, Çin, iyi ya da kötü, dünyadaki büyük bir güçtür. ABD veya Batı çıkarlarının bastırılamaz bir rakibi olarak basitçe sıkıştırılamaz. Ve Pekin’in otokratik politikaları, daha karmaşık ve dinamik bir toplumsal gerçekliği örtbas ediyor. Bu nedenle, mantıklı bir ABD politikası; daha fazla açıklık ve işbirliği arayan Çin içindeki güçleri cesasatlendiren, daha yapıcı Çin katılımı geliştiren ve Çin’in gururunun farkında olarak, aynı anda Pekin’in en kötü davranışını köreltmelidir. Şimdiye kadar Trump yönetimi bundan çok az şey yaptı.

DÖRDÜNCÜSÜ, AYNI MÜZİK SAYFASINA GİRMEK

Trump yönetiminin Çin tasviri, hem yurtiçi hem de yurtdışı seçmenlerin Pekin’i ne kadar önemli gördüğü konusunda ayak uyduramadı. Birleşik bir koalisyon şimdi her zamankinden daha önemli ve daha geniş ABD kamuoyu veya yurt dışındaki ortakları ile bir fikir birliğine varılamadı.

Birçok Amerikalı, özellikle inkar edilemez risklerin yanı sıra, benzeri görülmemiş bir faydalar karışımı sunan, potansiyel bir düşmana karşı barikatları yönetmeye yönelik daha basit çağrılardan bıkmaktadır. Örneğin, temel sektörlerdeki acınacak iş kayıplarına rağmen, birçok ABD eyaleti Çin ile yapılan ticaretten önemli ölçüde kazanmıştır. Bu belirsizlik seçim verilerinde ortaya çıkıyor. Bir 2019 araştırması, Çin konusundaki endişelerin artmasına rağmen, Amerikalıların sadece yüzde 42’sinin Çin’i, 1990’dan biraz daha fazla bir “kritik tehdit” olarak gördüklerini ortaya koydu. Amerikalıların yaklaşık yüzde 70’i, Washington’un “Çin ile dostane işbirliği ve bağlılığı” üstlenmesi gerektiğini söylüyor. ABD vatandaşlarının çoğu kesinlikle Pekin’in ekonomik arenada daha adil rekabet etmesini istese de, kavgacı değillerdir.

ABD ortakları ve yurt dışındaki müttefiklerinin, Trump yönetiminin Çin’in çarpıtılmış ve kafa karıştırıcı görünümü tarafından, aynı ölçü de aklı karışıyor. Bazıları, Pekin ile kutuplaşan bir Soğuk Savaş’a katılmak istiyor. Örneğin, hem Hindistan hem de Japonya, Çin ile açıkça düşmanlığı reddetmiş, bunun yerine birazcık üretken ilişkiler sürdürmeye yöneliyorlar. Ve hatta daha az ülkeler, iklim değişikliğinin ve diğer küresel tehditlerin Pekin’in yardımı olmadan çözülebileceğini iddia ediyorlar.

Trump, ekonomik olarak Fransa, Almanya, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve İngiltere gibi arkadaş ve müttefiklerle çok taraflılıktan çekinmektedir. Senatör Michael Bennet’in eleştirdiği gibi, “müttefiklerimize tarifeler koymak, hatta Çinlilere bile aslında Amerikalıların vergileri olan, tarifeleri koymak. . . [bu] bunu yapmanın tamamen yanlış yoludur.” Washington’un, Dünya Ticaret Örgütü’nün anlaşmazlık mekanizmasını revize etmek ve ortak ticaret, yatırım ve teknoloji kurallarını yenilemektense, ortaklarıyla işbirliği yapması daha iyi olacaktır.

Dahası, Trump, revize edilmiş Trans-Pasifik Ortaklığı gibi Çin’i daha sorumlu davranmaya zorlayan ve ikna edebilecek çok taraflı ticaret anlaşmalarından kurtuldu. Düzgün yapılandırılırsa, bu tür anlaşmalar büyümeyi artırabilir ve ABD çalışanlarını koruyabilir. Benzer şekilde, Başkan Yardımcısı Mike Pence’in en son aksini söylese de, Washington, anlamsızca Çin’le ekonomik ve teknolojik borsoları kapatmaya ve iki ülkeyi “ayrıştırmaya” çalışmaktadır. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’ni soyutlarken, Çin’in diğer ülkelerle olan ilişkilerini güçlendirecektir. Eğer ABD ortaklarıyla çalışmazsa, (diğerleri) muhtemelen Washington olmadan ilerleyeceklerdir.

Son olarak, ABD’yi güvende tutmak için Washington, boş tehditten, savunma bütçelerini şişirmekten ve Amerika’nın dünya çapında açıkça baskın bir askeri pozisyonda sürdürebileceği ve koruması gereken kolay varsayımlardan kaçınmalıdır.

Daha mantıklı bir yaklaşım; dostlar ve müttefikler ile daha iyi bir koordinasyon ve özellikle Asya’da güç ilişkilerine daha gerçekçi ve istikrarlı bir yaklaşım olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nin dış ilişkilerdeki askeri güdümlü hakimiyet üzerindeki uzun süredir devam eden baskı, güçle desteklenen daha etkili bir diplomasiyle değiştirmesi gerekiyor. Ayrıca, istikrarlı bir askeri denge ve Tayvan gibi Batı Pasifik’teki potansiyel çatışma kaynakları hakkında Çin ile bir dizi uzlaşmalar oluşturmak için müttefikleriyle birlikte çalışmalıdır. Bunu yapmak için, Washington’un ABD savunma bütçesinin makul bir şekilde harcanmasını da sağlamalıdır. Senatör Coons’un yakın zamanda gözlemlediği gibi, “10 milyon dolarlık bir gemi karşıtı füzeye karşı savunmasız olan bir uçak gemisine 15 milyar dolar harcamak akıllıca değil.”

HEDEF: GENİŞ KATILIM İLE DENGELİ BİR ÇİN POLİTİKASI

Geçmişteki ABD etkileşimi, Çin’in birçok şüpheli uygulamayı benimsemesini engelleyemedi. Ancak Trump, Demokratik rakipleri ve Kongrede pek çok kişi; kusurlu, sertçe çekişmeli bir yaklaşımla yer değiştirirken, etkileşimin sadece bir başarısızlık olarak ilan edilmesinin çılgınlığını tanımalıdır.

Washington, ABD’nin alışkın rekabet gücünü güçlendirmeli, Çin’in en tehditkar eylemlerini caydırmalı ve arkadaş ve müttefiklerle daha iyi koordine etmelidir. Aynı zamanda, Çin toplumunun daha ılımlı unsurlarına hitap etmeli ve gerektiğinde ve sağduyulu olduğunda Pekin ile işbirliği yapmalıdır. Senatör Coons’un dediği gibi, “Çin ile birlikte yaşamak, rekabet etmek ve işbirliği yapmak için çaba göstermeliyiz – ve bu üçü de mümkündür.”

İlk adım ABD hükümetinin basit söylemler ve aşırı çözümleri bırakması içindir. Amerika’yı güçlendirmek ve Çin ile-Çin dışında denizaşırı ortak gündemler inşa etmek gibi ciddi çalışmalara gerişilmelidir.

Kaynak: Carnegie Endowment

Show More

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button